Etkinlik, Televizyon

Yılmaz Şahin ile Senaryoda Sekans Yöntemi

Bu hafta Akademide; dünyada kendine hatırı sayılır bir yer edinen Türk dizilerinin önemli kalemlerinden, Senarist Yılmaz Şahin’i ağırladık. Konuğumuz, senaryoda etkili bir yöntem olan sekans yöntemi ile senaryoları güçlü kılma yollarını anlattı.

Sekansın senaryoya nasıl dinamiklik ve süreklilik kattığını örneklerle anlatan Şahin’den iyi bir yazar olabilmek için yapılması gerekenleri kendi tecrübeleri ile anktardı.

Yılmaz Şahin’in Kısaca Kariyeri

Senarist Yılmaz Şahin, beş sene boyunca reyting sıralamasında birinciliği kaptırmayan, gençlik dizisi “Kavak Yelleri”nin senaristliğini üstlendi.

“Muhteşem Yüzyıl Kösem”, “Ramo”, “Arıza”, “Hakim” dizilerin senaristliğini yapan Şahin, şu anda TV’de yayınlanan “Şahane Hayatım” dizisinin senarist ekibinde yetenekleriyle adından söz ettirmeye devam ediyor.

Sinemada Sekansın Ortaya Çıkışı

Sekans yönteminin, sinema sektöründe ortaya çıkışını anlatan Şahin, “Sinemanın ilk dönemlerinde, mevcut imkanlarla zorunlu olarak ve bilmeden yapılan bir teknikten bahsediyoruz. Bilindiği üzere, sinemanın başlangıcında, 10-15 dakikalık periyodu kapsayan makaralar vardı. Bu süreçte, bir derdi olan ve sonuçlanan bir konuyu anlatmak gerekiyordu. İşte bu durum, bu yöntemin temelini oluşturmuştur.

Üç Perde Kuralı

Aristo’nun Poetikasından beri bir hikayeyi, “giriş, gelişme ve sonuç” şeklinde anlatırız. Bu durum, 80’li yıllardan itibaren, senaristlerin en çok işine yarayacak şekle bürünmüş “giriş, çatışma ve sonuç” şeklinde genişletilmiştir. Bu üç perde kuralıdır. İlk perdede yani girişte olay başlar, burası hikayenin %25’dir. %50’si ikinci perdedir, bu bölüm, gelişme yani çatışma bölümüdür. Üçüncü perdede, artık tüm soruların cevaplarını aldığımız, sonuç bölümüdür ve o da hikayenin %25’ini kapsar.”

Sekans Nedir?

“Sekans; en az iki sahneden oluşup, sonsuz sahneye kadar gidebilen; yer, zaman, mekan birliği içinde olan, duygusal olarak birbirine bağlanan eylemler zinciridir.

Aslında tüm hikaye, altı ya da yedi sahne üzerinden temellendirilir. Bunlar kolon sahnelerdir ve sayısı, hikayenin uzunluğuna göre değişebilir. Sekanslar, bu temel sahnelerle, onların güçlü ve dinamik anlatılabilmesini sağlayan, hazırlık ve sonuç sahnelerinden oluşan bir bütündür.”

Senaryonun Giriş Bölümü

“Anlatımı en zorlayan şey süredir. Ne kadar iyi bir fikriniz olursa olsun, izleyicinin dikkatini 100-120 dakika perdede tutmak çok zordur. Sekans yöntemi bunu başarır.

30 dakika olan giriş bölümü, iki sekanstan oluşur. Birinci sekansta karakter tanıtılır. Onun basit dünyasıyla tanışılır ve dramatik bir soru ile bitirilir. Bu soru ile birlikte, ikinci sekansta, karakterin durumunu sorgularız, anlamaya çalışırız ve yine dramatik bir soru ile sekansı bitiririz ama buradaki soru, artık filmimizin temel meselesidir ve çatışma bölümüne atış yapan sorudur. Bu bölümde önemli olan, 30 dakika içinde filmin, seyircinin dikkatini toplaması, karakter ile bir bağ kurmasıdır. Aksi halde, ne kadar iyi bir fikir olursa olsun, seyirciyi alamayız ve izlenmeyecek bir iş yapmış oluruz.”

Senaryonun Gelişme Bölümü

Gelişme bölümünün akışına ve sekansların ilerleyişine değinen Şahin, “Örneğin; İlk sekansın sonunda eşi tarafından aldatıldığını öğrenen kadının, ikinci sekansın sonundaki karşı hamlesiyle asıl hikaye, yani çatışma bölümü başlar. Kadın boşanma kararı alabilir, adam durumu zorlayabilir ya da kendisi bir eylem başlatabilir. Kaçıp kaçamayacağı, olayların nasıl gelişeceği hikayeyi başlatan kısımdır. Çatışmanın başladığı yer, ikinci sekansın sonu, dramatik yoğunluğun başladığı yerdir.

Örneğin; Kadının kaçarken havaalanında eşiyle karşılaşması. Bu engelin karşısında yeni bir çatışma başlar ve 15 dakikalık yeni bir alan daha açılmış olur. Bu şekilde bir zincir gibi ard arda getirdiğimiz sekansların dördüncüsünde, artık çatışmayı zirveye taşırız. Kadın belki eşi tarafından yakalanır, belki vurulup hastaneye kaldırılır ya da polis gelir ve eşini tutuklar. Aslında burada karakter için yeni bir kriz yaratıyoruz ve dramatik bir soru ile bitiriyoruz. Her sekans bu mantıkla devam eder.

Beşinci bloga geldiğimizde ‘Karakterin hayatını daha nasıl zora sokarım?, Çözümü daha karmaşık bir hale nasıl getirebilirim?’ gibi, karakterin başına sürekli bela açmak üzere planlamaya devam ederiz. Senaryo iyi niyet üzerinden ilerlemez. Dikkat çekmesi, izlenebilir ve sürdürülebilir olması için hikayede karakteri ya da durumu zorlayan etmenler olması gerekir.

Bu şekilde altı ve yedinci bloglar da olayları şekillendirerek bir sonuca bağlanır.”

Final Sahnesi

“Sonuç bölümü yani final aşaması seyirci ile duygusal bağın bittiği yerdir. Son ana kadar duyguları yükseltip sonucu olumlu ya da olumsuz bir şekilde bitirebiliriz. Eşi tarafından aldatıldığını öğrenen kadın örneğinden yola çıkarak kadının ya kaçarak kurtulduğunu ya da eşi tarafından yakalandığını düşünebiliriz.”

Sekans : Kısa Film midir?

Sekans, kısa film gibidir fakat kısa filmlerin bir sonu varken sekanslarda, birinin bitimi diğerinin başlangıcıdır. Bunun sürdürebilirliğini de, birbiriyle ilintili çatışmalar sağlar.

“Teniste topun düşeceği ana kadar bir ralli vardır. Sekansları da ralliye benzetirsek, ne kadar uzun sürerse, o kadar keyifli ve heyecanlı olur. Top ne kadar oyunda kalırsa, seyircinin heyecanı da o oranda yükselir, gerilimi artar ve sonuçta kim kazanırsa kazansın, coşkun bir enerjiyle alkış kopar ama bazen de öyle bir an gelir ki, servis atılır ve ‘ace’ alınır. Senaryoda da, bazen böyle ani ve şok edici bir etki bırakılabilir.

Sekansı merak unsurundan bağımsız düşünemeyiz. Temel sorumuz şu: ‘Şimdi ne olacak?’ Bu soruyu sorduramayan hiçbir senaryo başarılı olamaz. Yazarı öyle istiyor diye senaryo yazılmaz. ‘Neden?’ sorusuna cevap bulabildiğimiz sürece ilerleyebiliriz.

Hayatımızda önemli olan bir olayı anlatırken bu yöntem bir nimettir çünkü bütünü düşünmek çok zordur, içinde kaybolabiliriz. Parçalara bölmek, onlara kendi içlerinde dinamik oluşturmak daha etkili ve kolay bir yoldur.”

Tavsiyeler

Konuşmasının sonunda bize tavsiyede bulunan Yılmaz Şahin, “Bazen peşinden sürüklendiğimiz, büyüsüne kapıldığımız fikirlerimiz olabilir. Tek başına onlara sahip olmak yeterli değildir. Önemli olan, bir fikri nasıl anlattığımız, onu nasıl geliştirdiğimiz ve süreç içinde onun ortaya çıkmasını sağlayabilecek yöntemler bulmaktır.

Çalınan fikirlerimiz olabilir. Bu pek de iyi durum değildir ama çalınacak kadar iyi eserler ortaya çıkarabileceğimizin de habercisidir. Önemli olan, potansiyelin kaynağının kendimiz olduğunu ve tekrar üretebileceğimizin farkında olmaktır.

Yazmayan bir yazar düşünülemez. Her gün yazmak için teknikler geliştirmek gerekir. Süreklilik, zihinde akışkanlığı sağlar, yeni düşüncelerin önü açılır. Yazmadan fikirler içinde yürümeye çalışmak, fikirlerin içinde kaybolmaya sebep olur. Yazdıklarımız iyi olmayabilir, beğenilmeyebilir, bu bizi düşürebilir. Biz yine de devam etmeliyiz. Vazgeçmeden ilerlemek, sürekliliğin bir parçasıdır.”

Yazar Ekibinde Akademi mezunları müjdesi

Son olarak Muhteşem Yüzyıl’ın başarısını; özgün ve yerel bir hikayeyi evrensel bir dille anlatarak, mekan ve kostümlerde stilizasyona başvurmalarına bağlayan Yılmaz Şahin, “Ne kadar yerelsen o kadar evrenselsin.” diyerek eğitimini tamamlayan Yılmaz öğrencilerimizden gelen tüm soruları tek tek cevapladı.

Eylül ayında başlayacak yeni dizinin yazar ekibinde öğrencilerimize de yer vereceğini müjdeleyen Yılmaz Şahin’e verdiği altın değerinde bilgiler için teşekkür ederiz.