Hasan Baran, ses kayıt yöntemleri ve mikrofonlama konularında 30 yılı aşkın süredir sektörde aktif olarak yer alan tecrübeli isimlerinden biri.
Deneyimini çeşitli platformlarda sektöre girmeye hazırlanan öğrencilere aktarıyor. Baran, sinemanın altın kuralı, miksaj, mikrofon çeşitleri ve gizlenme yöntemleri konulu MasterClass Etkinliğimizde uygulamalı bir anlatımda bulundu.
Ses Mühendisi Hasan Baran, sinema, dizi ve reklam yapımı gibi birçok projede yer almış deneyimli bir isim. 30 yılı aşkın süredir sektörde aktif olarak görev yapıyor ve ses kayıt yöntemleri ile mikrofonlama konularında geniş bir bilgi birikimine sahip.
Hasan Baran, sesin projelere doğru şekilde hizmet etmesi ve kaliteli bir ses deneyimi sunabilmesi için gerekli teknikleri ve yöntemleri anlattığı MasterClass’ta, sinemanın altın kuralı, miksaj, mikrofon çeşitleri ve gizlenme yöntemleri gibi konuları ele aldı.
Hasan Baran Kimdir?
Hasan Baran: “HB Ses Prodüksiyon Şirketi’nin kurucusuyum. 1992 yılında TRT’de işe başladım. Ardından çeşitli kanallarda ses teknisyeni olarak çalıştım. 1996 yılından sonra sinema ve reklam sektörüne giriş yaparak birçok ulusal ve uluslararası sinema filmi, dizi, reklam filminde ses kayıt teknisyeni olarak görev aldım.’’
“Çok İşte Çırak Olacağınıza Bir İşte Usta Olun”
Hasan Baran: “Doğru sesi göndermek için doğru mikrofonlama yapmamız gerekiyor. Setin fiziki şartları her zaman mikrofon kullanmaya uygun olmuyor. Bu durumda setin özelliklerine bağlı, değişik mikrofon ve aksesuarlar kullanmamız gerekiyor. Şapka, cüzdan gibi kullandığımız küçük aparatlarla aksesuarları seyirciye göstermeden doğru açıdan ses almayı bilmelisiniz.
Sesçiler olarak sektördeki bileşenlerden biriyiz. Sadece sesi değil sette nasıl davranılması gerektiğini, teknik ve çalışma şartlarında karşılaşabileceğiniz aksilikler var. Tavsiyem, çok işte çırak olacağınıza bir işte usta olun.’’
Mikrofon Tercihlerimizi Nelere Göre Yapmalıyız?
Hasan Baran: “Kamerayla birlikte kayda girdiğimizde canlı ses kaydı yapmalıyız. Canlı ses kaydını yaparken doğru teknik kullanmalıyız. Çünkü aldığımız sesler miksajda kullanılacak olan sesler. Yani dublaja gerek kalmaması için almamız gereken sesler. Bunun için yaka, şatkan, efekt mikrofonu kullanmak gibi çeşitli teknikler var.
Yapılarına ve karakteristik özelliklerine göre mikrofon çeşitleri bulunuyor. Kullanılan mikrofonların cardioid, supercardioid gibi alma açıları var. Ses kaynağına olan mesafemize veya ortam sesine göre doğru açılı mikrofonları kullanıyoruz. Eğer gürültülü bir ortamda röportaj yapacaksak dar açılı bir mikrofon, ortam sesini almak istiyorsak çok yönlü bir mikrofon kullanmamız gerekiyor. Mikrofonlar polaritelerine göre dinamik ve kapasitif mikrofonlar olmak üzere ikiye ayrılıyor. Dinamik mikrofonlar, kendi içinde düşük dirençli mikrofonlardır. Kapasitif mikrofonlar ise önceden +48 volt fantom power ile beslenen ve daha yüksek kazanca sahip mikrofonlardır.
Sinemada altın kural, sesler üst üste binmemeli.’’
Hasan Baran: “Receiver’lar, alıcı olarak çalışırken, transmiter’lar verici olarak çalışıyor. Oyuncuların üzerine taktığımız mikrofonların arkasında bir verici bulunur ve bu vericiler sinyalleri karşı taraftan alan alıcılarla iletişim kurar. Bu vericiler ve alıcılar transmiter ve receiver olarak adlandırılıyor. Her kaynak için farklı frekansta ayrı mikrofonlar kullanılıyor. Her kaynağın, eşleştiği frekanslara sahip alıcıları bulunuyor. Örneğin, dört kişilik bir sahnede dört ayrı mikrofon kullanılıyor ve her mikrofonun vericisinin frekansı farklı oluyor. Sonrasında, bu mikrofonlara eşleşen alıcılarımız yani receiver’lar kullanılıyor. Bu receiver’lardan aldığımız ses sinyallerini işleyip mikserlere yönlendiriyoruz. Mikserlerde sesleri işleyerek daha sonra kaydedici cihazlarımıza kaydediyoruz. Dolayısıyla ses kayıt işlemi mikrofon, verici, mikser ve kaydedici gibi üç aşamadan oluşuyor.
Miksaj Süreci Nasıl İşler?
Sesi kaydederken uyguladığımız tekniklerden biri M/S Tekniğidir. Bu teknikte, sağdaki sesler sağ kanala, soldaki sesler sol kanala ve merkezdeki sesler ise merkeze kaydediliyor. Genellikle hücum kaydı tercih edilir ve alınan sesler daha sonra miksaj aşamasında işlenir. Bu nedenle, kanal kaydı yapmak için flat kaydı tercih edilir. Aldığımız flat kanal kayıtları miksaj yönetmeni veya yönetmenin inisiyatifiyle işleniyor. Bu sürece miksaj denir. Amacımız, miksaja temiz ve işlenebilir sesler göndermek. Ne kadar temiz ve işlenebilir sesler gönderebilirsek, miksaj yönetmeninin esnekliği o kadar artar. Bazı sahnelerde efektleri vurgulamamız veya bazı sahnelerde efektleri azaltıp diyalogları öne çıkarmamız gerekebiliyor. Ayrıca bazı sahnelerde müziğin ön planda olması gerekebiliyor. Bu nedenle, çoklu kaynaklardan çoklu ses kayıtları alıp miksaja gönderiyoruz. Miksaj aşamasında sesler ayrılır; ses eşleme, premix, final mix ve Dolby gibi işlemler yapılır. Amacımız sette sesi kaynağından doğru bir şekilde alabilmektir.’’
Mikrofonlamanın Püf Noktaları Nelerdir?
Hasan Baran: ‘’Dış mekanda, çevre gürültüsünün yoğun olduğu durumlarda çok yönlü mikrofon kullanma şansımız olmayabilir. Bu durumda mikrofonlamanın önemi ortaya çıkıyor. Dar açılı ve merkeze yakın mikrofonlar kullanarak daha iyi sonuçlar elde edebiliriz. Mikrofonun açısı ne kadar artarsa, etraftan gelen sesleri o kadar çok alırız. Bu şekilde sahnenin gerçekçiliğini azaltırız. Bunu önlemek için geniş açılı mikrofonlarla diyalogsuz ambiyans kayıtları yaparak, çevre gürültüsü minimum olan diyalogları ayrı kaydedebilir ve miksaj aşamasında diyaloğun altına yerleştirebiliriz.
Setlerde en zorlandığımız konulardan biri mikrofonları kıyafetlere yerleştirmektir. Öncelikle kamera açılarını, objektifleri ve ışık açılarını iyi bilmemiz gerekiyor. Mikrofonlamayı bu faktörlere göre yapmalıyız. Mikrofonun yönünü bir mercek gibi düşünebiliriz. Mikrofonun kaynağa ne kadar yakın ve odaklı olduğu, sesin temizliğini ve çevredeki gürültülerden izole olmasını etkiler. Kıyafetlere uyguladığımız çeşitli aparatlar; gömlek, çamaşır içi, aksesuarlar, ten, saç gibi unsurlara uygun seçilmelidir. Kostüme, saça ve makyaja göre doğru aksesuarları seçip mikrofonlamayı buna göre yapmamız önemlidir.
Sinema için çalıştığımızda, 3 cm boyutundaki nesneler sinema perdesinde 20-30 cm gibi büyük bir boyuta sahip görünebilir. Bu nedenle gizleme işlemini iyi yapmamız gerekir.’’